Sanki onca zaman hic gecmemis aradan, daha dün tutmus gibiyim ellerini, icimde eskimeyen tek sey o anin heyecani. Günden güne kendimi daha da icinde buldugum askin, beni ne kadar sardi, sarmaladiysa, o kadar yasadim, yeserdim. Ama biliyor musun, yine de hep eksikti. Cogu kez, bir arada, el ele oldugumuz zamanlarin sevinci, seni bu sehirde daha erken bulamamis olmanin kederini söküp alamadi yüregimden. Ic ice yasadim bu ikisini de. Belki bu yüzden sevgilim, gözlerine ne zaman baksam, ne zaman öpsem ellerini, engelleyemedim icimin titremesini.
Ask anlarin kavusmasi, kusatilmasidir biraz da. Evet, yarinlar konusulur, umutlar ve hayaller bölüsülür ama yasanan hep bugündür. Sonra bir an gelir, eller yalnizligin ayazinda sogumaya baslar, bakislar bosluklara düser, gitgide kisalur gündüzler; dünler, gecip gitmis günler özlenir. Cünkü Askta yarin yoktur.
Nice kasirgalara kafa tuttuktan sonra kücücük bir esintide kiriliverenlerin; yillar boyunca dilinin ucuna gelmis sözcükleri rüzgarlara fisildamis gizli sevdalarin; pismanliklarini yürek atimi gibi ömür boyu icinde tasiyanlarin; askin o kendine has dilini kurup sözcükler üstü bir dünyayi insa edenlerin hikayelerinin yer aldigi bu kitap, askin her renginde izler birakiyor okurun kalbinde.
-Cezmi Ersöz-