Istanbuldaki azinlik halklarindan söz edildiginde ilk olarak Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler akla gelir. Bu cemaatlerin disinda kalan gayrimüslim unsurlar genellikle ihmal edilir. Sadece tarih metinlerde yahut medyada degil, gündelik sohbetlerde de cogunlukla bu böyle...Oysaki Istanbulun renk paleti sasilacak denli genistir Bulgarlar, Süryaniler, Polonyalilar, Latinler... Onlar da diger topluluklar gibi Istanbul kimligininve Istanbul kültürünün kurucu aktörleridir. Elinizdeki kitap, öncelikle bu ihmalin yarattigi nahos duygulari bir nebze de olsa hafifletmek ve Istanbulun renkleri olarak niteledigimiz tüm bu topluluklari iceriden bir bakisla kavrayabilmek icin kaleme alindi.Bu iceriden bakis Istanbulun kadim sakinlerinin yasam döngülerini, ugraslarini, kültürel kodlarini, dini ritüellerini ve tüm bunlarin tarihsel sürec icerisinde gecirdigi dönüsümü anlamak sehrin etnik ve kültürel zenginligini tanimak icin bizlere yeni bakis acilari kazandiracaktir. Onlarin bugüne tasidiklari kültürel miras kadarsimdiye dönük beklenti ve taleplerini ögrenmenin de birlikte yasama kültürünü gelistirmemiz adina zaruri bir ihtiyac olduguna inaniyoruz.Bu kitapta yer alan yazilarda anlatilan hikayeler farkli ancak özlemler ortak...Toplumsal kirilmalara, siyasi esiklere gösterilen tepkiler farkli olsa da bugün icin yükseltilen talep ve beklentiler ortak...Günümüz Istanbulu agir bir nostalji yükünü sirtlanmis bir sekilde 21. yüzyil boyunca ilerlerken, varliklarini yadsimadan ayristirici, dislayici veya tektiplestirici tutuma maruz birakmadan Istanbulun tüm renklerini kucaklamamiz gerekiyor... Cünkü kitap boyunca hissedilen cok kültürlü, cok sesli Istanbul vurgusu, nostaljik bir güzelleme olmanin ötesinde bir deger tasiyor. Istanbulun renkleri bugün hala burada, bizlerle bir arada yasiyor