Isteyip istemedigimi dogru dürüst bilmedigim, fakat neticesi aleyhime cikarsa istemedigimi iddia ettigim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmustum Buna icimdeki seytan diyordum; müdafaasini üzerime almaktan korktugum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratima tükürecegim yerde, haksizliga, tesadüfün cilvesine ugramis bir mazlum gibi nefsimi sefkat ve ihtimama layik görüyordum. Halbuki ne seytani azizim, ne seytani Bu bizim gururumuzun, salakligimizin uydurmasi... Icimizdeki seytan pek de kurnazca olmayan bir kacamak yolu... Icimizde seytan yok... Icimizde aciz var... Tembellik var... Iradesizlik, bilgisizlik ve bunlarin hepsinden daha korkunc bir sey, hakikatleri görmekten kacmak itiyadi var... Hicbir sey üzerinde düsünmeye, hatta bir parcacik durmaya alismayan gevsek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettigimiz irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildigimiz zaman kabahati mechul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde ariyoruz.
Sabahattin Alinin, karanlik siyasetin bireyler üzerindeki baskisini, zamanin sözde aydinlarinin yozlasmis ve celiskili yönlerini incelikle ortaya koydugu bir roman, Icimizdeki Seytan. Insanin sorumluluktan kacma cabasi, iradesizligi ve aczini gözler önüne sererken, Insani, kendi davranislarinin sorumlulugunu tasimaktan alikoyan nedir sorusuna derin sorgulamalarla carpici yanitlar veriyor.
Günümüz insaninda yansimalarini gördügümüz karakterlerin ruhsal cözümlemeleri; felsefeye, siyasete, topluma ve bireye yönelik sarsici elestirileri ile bu ölümsüz roman, hic süphe yok ki Türk edebiyatinin en degerli eserlerinden biri.