Bir bilim olarak modern psikiyatri, tüm tarihi boyunca oldugu gibi, bugün de tüm özgünlük ve
ilgincligini muhafaza ediyor. Psikiyatriyi özgün ve ilginc hale getiren ve onu kutupsalliklara
mahkm eden sey, zihin-beyin ikilemidir. Zihin-beyin ikileminden köken alan kutupsalliklarin en
önde geleni, tüm beser bilim-doga bilimi tartismalari boyunca baskösede oturmus olan,
dolayisiyla yorumsama ile dogrudan baglantili olan meshur aciklama-anlama kutupsalligidir.
Psikiyatrinin aciklamaya dayali doga bilimsel yöntem bilgisine mi yoksa anlamaya dayali beseri
bilimlerin yöntem bilgisine mi bagli olarak isleyecegi sorunu, sonu gelmez ve her iki tarafin da
taraftarlara sahip oldugu bir tartismadir.
Varolusun Psikiyatrisi, aciklama-anlama kutupsalliginin tip ve psikiyatri icin asilmaya
calisilmasina büyük önem vermektedir. Insani bir Dasein olarak kavrar ve böylelikle
yorumsamaci felsefenin Heideggerden kaynaklanan felsef antropolojisini paylasir. Varolus kavrami, bu felsef antropolojiden gelmekte ve Daseinin insandaki karsiligi olarak
kullanilmaktadir. Varolusun Psikiyatrisi, Dasein olarak kavradigi insanin varolusunu
Heideggerin temellerini attigi zamansallik, mekansallik, anlamin ilksel primordial niteligi gibi
varolusca existentiallardan giderek aydinlatmaya calisir. Insanla ilgili tüm bilgiyi ve bu arada
tibbi ve psikiyatriyi bu baglamsalliktan yola cikarak degerlendirir.